Not: Temel önyargıların bir tarafa bırakılarak okunmasında yarar vardır.
Aforizma: Doktorunu seçerek hastalığını da seçersin. (Choose your
specialist and you choose your disease)
Sağlık sistemini
ve tıbbi uygulamaları anlayabilmek için bazı kavramların bilinmesinde yarar
vardır. Bu kavramlar bilinmeden yapılan yorumlar genellikle anlaşılmaz ve kafa
karıştırır.
Hastalık
kavramının, teşhis, yanlış teşhis; tedavi, yanlış tedavi ve gereksiz tedavi
gibi kavramlarla ayrıca ele alınması gerekecektir. Bu konular bazı yönleri ile
daha sonra da ele alınacaktır.
Her tıbbi sorun
bir hastalık değildir.
Günümüzde
insanlarda görülen tıbbi sorunlar veya tıbbi sorun gibi takdim edilen tıbbi
durumlar:
1. Hastalıklar: Hastalık,
hücrelerin, dokuların ve organların normal işleyişinin bozulduğu durumlardır.
Hastalıkların çoğu zaman kendine özgü bulgu ve belirtileri vardır. Bir kişi bir
hastalığa yakalandığında, tıbbi duruma bağlı olarak hiçbir belirti olmayan
durumdan şiddetliye kadar değişen birkaç semptom (belirti) ve bulgu var
olabilir. Farklı bir hastalığı anlayabilmek için normal durumun da bilinmesi
gerekir.
-Enfeksiyoz
hastalıklar: Bakteri, virüs, parazit, prion vb. gibi ajanlarla olan hastalıklar.
Hepatit B, grip ve korona gibi bazı virüs hastalıkları herhangi bir belirti ve
bulgu bulunmadan geçirilebilir ve bunlar aradan uzun bir zaman geçtikten sonra
saptanabilmektedir. Bu yazıda bu grup söz konusu değildir.
-Eksiklikler ve
düzensizlikler: Hormon, mineral, besin ve vitamin eksikliğine bağlı hastalıklar.
İnsülin eksikliğinde (yapılamadığında) şeker hastalığı, iyot eksikliğinde guatr
(hastalık değildir) gelişmesi gibi. Yeterli protein alınamadığında kwashiorkor,
B1 vitamini eksikliğinin beriberi, C vitamini eksikliğinin skorbüt hastalığını
yapması gibi.
-Düzensizlikler: Kalp ritim bozuklukları; bradikardi, taşikardi,
fibrilasyon, aritmi gibi durumlardır.
-Nedeni
belli olmayan ve iyileştirici tedavisi bulunmayan hastalıklar:
Romatolojik,
nörolojik ve kanser hastalıklarında olduğu gibi çoğunun oluşum mekanizması
bilinmemektedir. Kalp ritim bozuklukları; bradikardi, taşikardi, fibrilasyon,
aritmi gibi durumların de mekanizması bilinmemektedir ve tedaviler belirtilerin
giderilmesine yöneliktir.
-Genetik
hastalıklar: Hemofili ve Thalassemi gibi genetik hastalıkların mekanizması,
nedeni bilindiği ve tanı yöntemi olduğu halde iyileştirici bir tedavileri
yoktur. Mekanizması bilinmeyen hastalıkların ve genetik
hastalıkların tam iyileştirici tedavisi yoktur. Talasemi gibi bazılarında
semptomatik tedaviler uygulanır.
2. Rahatsızlıklar: Migren,
fibromyalji ve spastik kolon rahatsızlıkların da olduğu gibi kişiyi gerçekten
rahatsız eden durumlardır. Rahatsızlıklar kişilerin hastanelere başvurmasının
esas nedenidir. Bunların oluşum mekanizması (etyolojisi)
bilinmemektedir. Herhangi bir tanı yöntemi yoktur. Kişinin
tanımladığı şikâyetlere göre tanı konulur. Tanı amacı ile kullanılabilecek bir
teşhis yöntemi yoktur. İyileştirici bir tedavisi olmadığı için ağrı ve diğer
yakınmaları giderecek semptomatik tedavi veya ağrı tedavisi uygulanır.
3. Psikiyatrik rahatsızlıklar (şizofreni
ve paranoya gibi): Bunların da oluşum mekanizması bilinmemektedir. Kişi bu
durumdan rahatsız değildir. Çoğu zaman böyle bir rahatsızlığının olduğunun
farkında değildir. Bunlar zaman zaman çevrelerine rahatsızlık verir.
4. Uydurulmuş hastalıklar:
a) Uydurulmuş psikiyatrik rahatsızlıklar: Çocuklarda
hiperaktivite, dikkat eksikliği sendromu, huzursuz bacak sendromu, depresyon,
anksiyete.
b) Yaşlanma ve hastalık olarak tanımlanan fizyolojik
durumlar: Yaşlanma ile bütün organlarda bir işlev kaybı olur. Akciğer
kapasitesi azalır; böbreklerde nefron sayısı azalır, kemiklerde osteoporoz
gelişir, adale kaybı olur, beyin korteksi incelir. Bunlar doğal süreçlerdir.
Bir hastalık değildir. Yaşlanma ile atar damarlarda, beyin ve kalp damarlarında
değişik seviyede ve bölgelerde damar sertliği gelişebilir, görme bozuklukları
meydana gelir. Bazı kişilerde bunlara bağlı yakınmalar gelişirse de burada da
tedavi belirti ve ağrılara yöneliktir.
c) Uydurulmuş hastalıklar: Koroner kalp
hastalığı, kolesterol yüksekliği, metabolik sendrom (tip 2.
Diyabet), hipertansiyon (kan basıncı
yüksekliği). Bunların iyileştirici bir tedavisi veya ameliyatı
yoktur.
d) Hastalık olmadığı halde ileride gelişecek
hastalıkların önlenmesi için sürekli ilaç kullandırılan durumlar: Kolesterol
ilaçları, kemik erimesi ilaçları, menapoz tedavisi, vb. Büyük İlaç Firmalarının
(Big Pharma) ürettiği ilaçların insanlarda sürekli kullandırılması suretiyle
ilaç satışının devamlılığını sağlamak için uydurulmuş sözde önleyici
tedavilerdir.)
5. Uydurulmuş ve iyi edici tedavisi
bulunmayan cerrahi hastalılar: Cerrahi hastalıkların da
çoğunun oluşum mekanizması belli değildir. Cerrahi hastalıklarda yapılan
ameliyatların çoğu belirti ve bulguların giderilmesine yönelik olan semptomatik
girişimlerdir. Acil müdahale gerektiren durumlar hariç genellikle ağrı, ateş
gibi belirtiler fazla görülmez. Tıbbi tedavilerde olduğu gibi cerrahi
girişimlerin büyük çoğunluğu gereksizdir. Bu girişimlerin çoğunun hastaya bir
yararı yoktur. Cerrahi hastalıkların ve girişimlerin çoğu da uyduruk
hastalıklar ve girişimlerdir. Bu konu ayrıca anlatılacaktır.
Bu
sınıflandırmadan da anlaşılabileceği gibi her tıbbi sorun bir hastalık
değildir. Teşhis yöntemi yoktur. Gereksiz tetkik, tahlik, tomografilerle
bunların nedenlerinin bulunmaya çalışılması anlamsız ve saçmadır. Rahatsızlıklarda ve hastalıkların çoğunda yapılan
tedaviler belirtileri (semptom) ve yakınmaları gidermeye yöneliktir.
Durum böyleyken;
tıp kartelinin (Büyük İlaç Şirketleri) propaganda organları; gelişmiş tanı
yöntemleri ile günümüzde bilinen bütün sağlık sorunlarının nedenin kesin
olarak saptanabileceğini ve iyileştirilebileceğini söylemektedir. Bu
şekilde toplumun bilgisizliğinden yararlanarak Bu başlı başına
bir söyleyerek insanları aldatmakta ve dolandırtıp endüstrisinin
ulaştığı seviyede bunların hepsinin tam ve kesin olarak iyileştirilebileceği
yalanını söylemektedir. Toplumlar bu yalanlara inanmaktadır.
Hastalık ve
rahatsızlıkları ifade etmek için kullanılan birçok kelime vardır. Bu kavramlar
çoğu kere birbirinin yerine de kullanılabilmektedir. Aslında bu farklı
kavramlar farklı durumları ifade etmek için kullanılmaktadırlar. Bu iki kavram
ve arasındaki fark bilindiği takdirde, sağlık kuruluşlarında hangi tıbbi
sorular için yardım alınabileceği; yapılan tetkik ve tedavilerin gerekli olup
olmadığı da belirlenebilir.
Tıbbi bir yöntemle
belirlenemeyen, nedeni belli olmayan ve nedenine yönelik tedavileri bulunmayan
durumların hastalıklardan ayrılması için çok önce “rahatsızlık” kelimesinin
kullanılmasını önermiştim. Bu kelimeyi İngilizcedeki illness veya sickness’in
karşılığı olarak kullanıyorum. Bu rahatsızlıkların ve özel olarak psikiyatrik
(ruhsal) rahatsızlıkların anlaşılması açısından önemlidir. Rahatsızlık
kelimesini genellikle rahatımızı bozan durumlar için kullanırız. Bunu hisseder
ve tanımlayabiliriz. Adı üzerinde bu kelime vücut ve zihnin rahatsız olduğu
durumları ifade etmek için kullanılır. Kişiler -bazı özel durumlar hariç- bu
gibi durumları çok kolay hisseder, farkındadır. Rahatsız olur. Onları
gözlemleyen kimse sorunu gözlemleyemez ve gerçek durumu anlayamaz. Rahatsızlık
şiddetli ise hemen çözüm aramaya başlanır.
Migren, gerilim
baş ağrıları, fibromyalji, spastik kolon (barsak gaz ağrıları ve kabızlıkla
seyreden sorunlar), Ailevi Akdeniz Humması, reflu ve gastrit olarak
adlandırılan yakınmalar, fobiler, uyku uyuyamama ve uyku düzensizlikleri, el ve
ayaklarda üşüme, yanma (kozalji), nedeni belli olmayan kaşıntılar,
kalp çarpıntıları, şizofreni, paronaya, psikozlar, depresyon ve anksieteler ve
günlük hayatta rastladığımız tıbbi sorunların hemen hepsi rahatsızlık grubuna
girer.
Günlük
yaşantımızda kendimizde hissettiğimiz bir rahatsızlık veya sağlık sorununu
anlayabilmemiz açısından hastalık ve rahatsızlık arasındaki farkı bilmemiz ve
bunları bir dereceye kadar değerlendirebilmemiz gerekir. Bunun için
sadece doğru soruları sorabilmek ve cevapları objektif bir şekilde
değerlendirmek gerekir. Aslında doğru soruları sorduğumuzda da gerçek tıbbi
sorunları ve bunların bir iyileştirici tedavisinin olup olmadığını da
anlayabiliriz.
Örnek
olarak kanser hastalığını ele alalım: Kanserde bütün ameliyatlar ve
tedaviler bir semptomu (tümör kitlesi) yok etmeye yöneliktir. Tümörlü bölgenin
çıkartılması ile çoğu zaman semptomatik bir yarar da sağlanamaz. Tümörün
çıkarılması veya ışın ve ilaç tedavisi ile küçülmesi bir iyileşme veya kesin
iyileşme değildir. Hiçbir yöntemle hücre seviyesinde vücuttaki bütün kanser
odakları belirlenemez. Tümörlerin tedavi ile küçülmesi hastanın iyileşmesi
anlamına gelmediği gibi yapılan tedavilerin hastanın yaşamını uzattığı iddiası
da bir yalan ve varsayımdır. Hiçbir zaman kanıtlanamaz. Bu tedaviler ile
hastalar tam olarak iyileşiyorsa neden kontrol muayeneleri yapılıyor. Hastalar
neden aynı zamanda alternatif uygulamaları deniyor. Bunları bildiği halde kanser
endüstrisinin kanserin tam iyileştirilebildiği yalanına inanıyor.
Günümüzün
sağlık sistemi Big Pharma olarak bilinen ABD merkezli tıp karteli tarafından
belirlenir. Bu sistem bütün Dünya’da Dünya Bankası tarafından uygulanmaya
konulmuştur. Bu banka tarafından yönetilir ve denetlenir. Dünya Bankası
tarafından uygulanan sağlık sisteminin kuruluş amacı; tıp kartelinin ürettiği
sağlıkla ilgili cihaz, malzeme, ilaç ve diğer ürünlerin olabildiğince serbest,
kontrolsüz, kartel tarafından belirlenen fiyat ve koşullarla her ülkede
satışının arttırılmasıdır. Bu ürünlerin satılması karteli oluşturan şirketlerin
gelirinin artması demektir. Bu da ancak sağlık tesislerinde olabildiğince
gereksiz tahlil, tetkik ve görüntüleme yönteminin istenmesi; sağlıklı kişilere
uyduruk hastalık tanılarının konması ve tedavi ediyorum
diyerek gereksiz tedavi ve girişimlerin yapılması ile sağlanır.
Bu nedenle sağlık
sisteminin kartelin çıkarlarına uygun bir sağlık piyasası haline getirilmesi
ile sağlanabilir. Böyle bir sistem hekimleri bir pazarlamacı veya müşteri
temsilcisi konumuna sokmaktadır. Sistem pazarlama şebekesinde yer alan
hekimler, tıbbi mümessillere kâr payları dağıtmaktadır. Kartel siyasi ve etkili
kişileri de rüşvet dağıtım planına almaktadır. Bu kişiler kartel lehine olan
yasa ve kararların hızlı bir şekilde yerine getirilmesini sağlamaktadır.
Bunu bildiğimiz
zaman rahatsızlıkların hastalık gibi ele kabul edilerek birçok gereksiz tahlil,
tetkik, görüntüleme, girişim nasıl yapıldığını ve hastaların veya kişilerin
nasıl kötü kullanıldığını anlayabiliriz.
RAHATSIZLIK
NEDİR?
Genellikle ciddi
olmayan veya gelip geçici bir sağlık sorunu saptadığımız zaman, “keyfim yok”
veya “biraz rahatsızım” gibi kelimelerle bunu ifade ederiz. Burada rahatsızlık
sonucu meydana gelen yakınma şekli ve kişiden kişiye değişebilir. Bu gibi
durumlarda bazı kişiler bunun tıbbi bir sorun olmadığını düşünerek kendi
bildiği yöntemlerle başa çıkmaya çalışır. Bazıları da bunun ‘vücudunda bulunan
bir tıbbi sorundan’ kaynaklandığını veya bir tıbbi soruna yol açacağını
düşünerek çare aramaya ve sağlık tesislerine başvurmaya başlar. Kişiler
genellikle bu şekilde düşünmeye alıştırılmıştır. Günümüz tıbbının en önemli
özelliklerinden birisi de başvuran her kişide olabilecek sayıda gereksiz
tetkik, tahlil ve görüntüleme incelemelerinin yapılması ve bunların sık ve
sürekli olarak tekrarlanması ile satılmasıdır. Rahatsızlıkların nedeni hiçbir
teşhis yöntemi ve görüntüleme yöntemi ile saptanamaz ve teşhis edilemez.
Rahatsızlıklar
genellikle küçük, gelip geçici ve önemsiz olabildiği gibi bazı durumlarda
devamlı ve kişinin günlük yaşantısını engelleyen bir görünüm de kazanabilir.
Rahatsızlıkları somut bulgu ve belirtilerle tanımlayamayız ve
sınıflandıramayız. Hastanın ifadesi ve açıklamasına göre rahatsızlık şekli
belirlenir.
HASTALIKLAR
Diğer taraftan
“hastalık” bir hekim veya tıp uzmanı tarafından tanımlanan bir durumdur.
Hastalıklar kişi tanımlıdır. Her hasta ve hekim kendisine bir teşhis koyar ve
bunu esas alır. Benzer durumlarda başka kişiler ve hekimler farklı teşhisler
koymaktadır. Hastalıkların kendisine has bir seyri, belirtileri ve tanı
yöntemleri vardır. Bazı hastalıklarda bu hastalığın varlığını bizzat gösteren
hastalığa özgü tetkik yöntemleri (patognomik tetkikler) Vardır. Birçok
hastalıkta da, hastalığın kesin olarak belirlenmesi ve tanı konulmasına
yardımcı olacak bir tetkik, tahlil ve görüntüleme yöntemi yoktur. Hastanın
ifadesi, belirti ve bulguların kasıtlı olarak veya bilmeden hatalı yorumlanması
ile teşhiste yanılmalar ve hatalı tedaviler yapılır.
Hastalıkların
kendisine has özellikleri olduğu için bunları sınıflandırmamız ve tanı
ölçütleri belirlememiz mümkündür. Solunum sistemi, sindirim sistemi,
kalp, kan, sinir sistemi hastalıkları gibi. Hastalıklarla ilgili geniş bir
tıbbi literatür vardır. Tıp kitaplarında ve yayınlarında rahatsızlıklar yer
almaz veya bu bölümler çok kısadır.
Rahatsızlıkların
nedeninin, mekanizması bilinemez ve kendilerine özgü belirti, bulgu ve tanı
yöntemleri yoktur. Benzer şekilde hastalıkların çoğunun oluşma nedeni de
(etiology) belli değildir. Oluşum mekanizmaları konusunda bazı tahminlerde
bulunulabilirse de bu konu çok da açık ve kesin değildir. Açık ve kontrol
edilebilir bir mekanizması yoktur.
Hastalık ve
rahatsızlıkların sınırının belli olmadığı ve birbiri içine girdiği durumlar da
vardır: Uyku bozuklukları, hiç uyuyamama veya sürekli
uyuma, baş dönmesi (vertigo), yükseklik
hastalığı, araba tutması, deniz tutması, migren, gerilim baş ağrısı, adale
ağrıları, bir dolaşım ve damar sorunu olmadığı halde el ve ayaklarda
yanma veya üşüme, mide yanması (heart burn), spastik kolon (yaşam boyu devam
eden kabızlık, karın şişliği ve gaz yakınmaları) ürtiker ve diğer kaşıntılar,
kıl veya saçlarda dökülme (alopecia) kronik yorgunluk sendromu gibi durumlar
buna örnektir. Mekanizması bilinmediği için etkili bir tedavi yöntemi
bulunmayan bu durumlarda da insanlar önce bildikleri geleneksel yöntemleri
kullanır. Bu konular için tıp kitaplarında da bazı çözüm önerileri
bulunduğu için insanlar ya bu yöntemleri ya da alternatif yöntemleri
kullanabilir.
Kronik (müzmin)
hastalıklar: Bu hastalıkların için kronik (müzmin) kelimesinin kullanılmasının
nedeni ne yapılırsa yapılsın şifa ve iyileşmenin sağlanamamasıdır. Bunlara
verilebilecek en iyi örnekler; eklem omurga iltihap ve ağrıları ile ilgili
fizik tedavi hastalıkları ve Parkinson gibi nörolojik
hastalıklardır. Romatizmal ve nörolojik hastalıkların çoğunun
mekanizması bilinmediği gibi mekanizma üzerine etkili bir ilaç ve tedavisi de
yoktur. Günümüzde hastaların çoğu bu gibi nedenlerle sağlık tesislerine gitmektedirler.
Bu hastalıkların da kesin teşhis koymaya yarayan tetkik, tahlil ve görüntüleme
yöntemleri yoktur. Burada da teşhis bazı rahatsızlıklarda olduğu gibi hastalık
ile ilgili olarak hastanın verdiği bilgilere dayanır.
Psikiyatrik
rahatsızlıklar: Bunların tanısında kullanılacak bir bulgu, belirti ve tahlil yoktur.
Mekanizmaları belli değildir. Tanıda kullanılabilecek tahlil, tetkik ve
görüntüleme yöntemi yoktur. Teşhisler ifade (anamnez), anket, sorgu ve gözlem
ile konur. Subjektif yöntemler kullanıldığı için tanılar ve tedaviler hekimden
hekime değişir. İnsülinin yetersiz yapımına bağlı şeker hastalığı kan şekerinin
ve kanda insülin belirlenmesi ile teşhis edilebilir. Psikiyatrik hastalıklarda
böyle bir tahlil yoktur. Ürtikeri de tipik deri kızarması ve kabarmaları ile
teşhis edebiliriz. Kızamık ve bademcik iltihaplarını kendilerine has belirtiler
ve görünümleri (bulgular) teşhis edebiliriz. Fakat ruhsal rahatsızlıkları bu
şekilde belirleyemeyiz. Bunların teşhisi de şüphesiz hekimler tarafından
konulmaktadır. Hekim hastaların sorularına verdiği cevabı tanı ölçütlerine ve
DSM isimli kitaplardaki özelliklere göre değerlendirerek bir tanı koyar. Tahmin
edilebileceği gibi bu tanılar hekimden hekime değişebilir. Tanı, genellikle
hekimin belki de hastayı görmeden koymak istediği bir tanıdır. Birçok hekim
pazarlayacağı ilaç ve tıbbi yönteme göre teşhis koymaya
çalışır. Bir hekime göre belli bir hastalığı olan kişi diğer
hekime göre hastalıksız bir kişi de olabilir. Şizofreni ve psikoz gibi bazı
psikiyatrik rahatsızlıklarda kişiler, hasta olduğunu kabul etmez. Kendisi bu
durumdan rahatsız değildir.
Psikiyatri Big
Pharma’nın (ABD merkezli uluslararası ilaç kartelleri) en sevdiği tıbbi
alandır. Çünkü bu alanda hastalık, ilaç ve tedavi pazarlamaları çok kolaydır.
Psikiyatrik rahatsızlığın varlığını gösteren somut bir kanıt (tahlil, tetkik)
olmadığı için kimse hekimin hatalı teşhis koyduğunu ve dolayısı ile tedavinin
de hatalı olduğunu anlayamaz. Tıp karteli bu rahatsızlıklar için
canının istediği gibi ilaçlar üretebilir. Bu ilaçlar da rahatsızlığın
mekanizmasına yönelik ve onu düzelten bir etkiye sahip olmayacaktır. İlaç
prospektüslerinde bu ilaçların etki mekanizması değil nasıl etki ettiğinin
tahmin edildiği belirtilmektedir. İlaçların etkileri benzer
rahatsızlığı bulunan kişilerdeki etkisinin plasebo ilaçlara göre farklı ve daha
iyi olmasıdır. Tabii iyileşme ve düzelmeler de sübjektif olarak belirlenir.
Yani hastanın ‘fayda gördüm, bana yaradı’ demesi yeterlidir.
Son dönem böbrek
hastalarında (diyaliz hastaları), depresyonun hangi oranlarda bulunduğunu
belirlemek için yapılan bir araştırmada muayeneyi yapan hekime
göre % 0 - %100 arasında değişen oranda depresyon saptanmıştır.
Bunun nedeni depresyon tanısı için kullanılan ölçütler olduğu ifade
edilmektedir. (Stoudemire A. (ed.): Tıbbi sorunları etkileyen psikolojik
faktörler. Ankara, 1997, s.151) Bu psikiyatrik rahatsızlıklarda neden kesin ve
doğru bir teşhis olamayacağının bir kanıtıdır.
Tanı
ölçütleri olarak belirtilen ölçütler hastaların sorulan sorulara verdikleri
cevaplarla ilgilidir. Tanı ölçütlerinin somut olmadığı ve neticede
bir değerlendirmeye bağlı olduğu için burada tanılar istenildiği gibi
değiştirilebilir. Hasta da canının istediği gibi cevaplar verebilir. Bile bile
uygun olmayan şıkları işaretleyebilir.
Tanınması
veya teşhis edilmesi için yeterli ve güvenilir ve somut belirti ve bulguların
olmadığı hastalıklarda da tanı konulması son derecede güçtür. Bunların çoğunun
oluşum mekanizması belli olmayan hastalıkların tedavisi de rahatsızlıklarda
uygulanan tedaviler gibidir. Bunlarda çok farklı tedavi yöntemleri
uygulanabilir. Bütün hastalara önerilebilecek bir tedavi şekli olmadığı gibi bu
tedavilerin hiçbirinden tatmin edici bir sonuç alınamaz. Uygulanan
tedavi şeklinin etkili olup olmadığı, nasıl sonuç vereceği, ne kadar süreceği
tamamen şansa ve tesadüfe bağlıdır. Hiçbir zaman işin başında öngörülemez.
Günümüzde
kişide hangi hastalık bulunursa bulunsun kullanılan tanı ve tedavi
yöntemlerinin hemen hemen hiç değişmediği görülmektedir. Sağlık tesislerine
başvuran bütün hastalarda tanı anlamında bir anlamı ve yararı olmasa da tesiste
yapılabilen bütün tetkikler istenmekte ve bunlar sürekli olarak
tekrarlanmaktadır. Bu uygulama hastaların yapılan tahlil ve
tetkiklerle teşhis edildiği kanısının oluşmasına neden olmuştur.
Birçok
rahatsızlıkta hastanın şikâyetleri hekim tarafından kesin olarak
doğrulanamadığı gibi, bazı hastalıklarda da hastanın hiçbir yakınması yoktur
veya çok hafiftir. Bu durumlar kişinin iş ve günlük yaşayışı açısından bir
engel teşkil etmeyebilir.
Mikrop, virüs,
mantar veya parazitlerin neden olduğu enfeksiyon hastalıklarının çoğunda ateş,
kırgınlık, öksürük, balgam, ishal gibi belirtiler de vardır. Belirtilere
bakılarak altta yatan hastalığa hangi bakteri, virüs veya parazitin neden
olduğu söylenemez. Virüs hastalıklarının kesin teşhis yöntemi yoktur.
Aşağıdaki tablo
-bazı istisnalarla birlikte- hastalık ve rahatsızlık arasındaki farkların
değerlendirilmesi için yardımcı olabilir:
Rahatsızlık |
Hastalık |
Hasta
tarafından hissedilir, kişi tanımlıdır. Kişi genellikle kendini kötü hisseder. |
Hekim
tarafından tanımlansa da neticede bir yorumdur. Teşhis hekimden hekime
değişebilir. |
Şikâyetler
vardır. Belirti ve bulgular yoktur. |
Belirti
ve bulgular vardır. |
Ön
planda, ağrı, bulantı gibi yakınmalar vardır. hasta kendini kötü hisseder. |
Ağrı
ve yakınmalar ön planda değildir ve çoğunlukla azdır veya yoktur. |
Rahatsızlığa
özgü (patognomik) tahlil,tetkik ve görüntüleme yöntemi yoktur. Rahatsızlıkların
belirlenmesi için yapılan bütün tetkikler anlamsız ve gereksizdir. Gereksiz tetkiklerin en önemli mazeretidir. |
Hastalığın
tanısında kullanılan tahlil, tetkik ve görüntüleme yöntemleri vardır. Bunlar
her zaman patognomik (hastalığa özgü) değildir. Yapılan tetkiklerin çoğu
gereksiz ve anlamsızdır. Hekimin değerlendirmesi ve yorumu ile taşhis
konur. |
Hasta
acil tedavi arar- sürekli olarak aklına gelen her türlü hekim ve hastaneye
başvurur. Hastane ve hekimlere başvuran kişilerin çoğu rahatsızlıklar için
başvurur. |
Kolay
fark edilmediği için başlangıçta hasta tarafından önemsenmez. Ciddiye
alınmaz. |
Kişiyi
bütünü ile etkiler. |
Vücudun
farklı bölümlerini etkiler. |
Bu
nedenle gereksiz girişim ve ameliyatlar yapılır. |
Gereksiz
girişim ve ameliyatlar yapılır. |
Psikiyatrik
rahatsızlıklarda (şizofreni ve paranoya gibi) hasta kendisini rahatsız
hissetmez. Yaşadığı sorundan rahatsız olmaz. Tıbbi bir sorunu olmadığını
düşünür. |
Bazı
belirti ve bulgular olsa da hastalar bunları kendine göre yorumlar ve sonuç
çıkarır. |
Bilimsel
olarak incelenemez. İnceleme metodu
belirlenmemiştir. |
İncelenebilir;
tahlil, tetkik ve otopsisi yapılabilir. |
Daha
çok psikosomatik (alternatif denen) tıbbın konusu olmuştur. Tıp
kitaplarında fazla bir bilgi yoktur. |
Günümüzde
uygulanan tıbbın konusudur. |
Tedavide
nedene değil rahatsızlığın azaltılması ve giderilmesine odaklanılır. |
Tedavide
her zaman başarılı olmasa da hastalığa neden olan sorunun düzeltilmesi de
amaçlanır. |
Şikâyetler
rahatsızlıkla birlikte başlar. |
Şikâyetler
hastalık ve hasta bölgeye göre çok sonra ortaya çıkar ve değişkendir. |
Kesin
şifa yoktur. Aralıklı olarak tekrarlar. Ara dönemlerde şikâyetlerde azalma
olur. Yaşam boyu sürer. |
Çoğunda
kesin iyileşme ve şifa yoktur. semptomatik tedavi veya palyatif tedavi
yöntemleri de uygulanır. |
Hem
alternatif hem de tıbbi her türlü gereksiz tedavi uygulanabilir. Kötü
kullanıma uygundur. |
Hem
gerçek hastalıklarda hem de uyduruk hastalıklarda ve sağlık sorunlarında
gereksiz tedaviler aşırı oranda uygulanmaktadır. |
Herhangi bir
rahatsızlığı bulunan hastalar hekime geldiğinde hekimin kendisine inanması için
yakınmalarının gerçek olduğunu sık sık vurgular. Hekim ağrı ve diğer
rahatsızlıkları gözü ile göremeyeceği ve herhangi bir şekilde belirleyemeyeceği
için verilen ifadeyi doğru kabul etmek zorundadır.
Adı ister
rahatsızlık isterse hastalık olsun, hasta bu sürecin bir
tarafıdır. Konulan tanı ve tanıya göre hekimin uygulamak istediği
tedavi nasıl farklı olabiliyorsa, hastanın koyduğu tanı da en az hekimin
koyduğu tanı kadar önemlidir. Birçok hasta bu süreçte kendisini hakem yerine
koyar. Eğer hekim kendisi gibi düşünmezse, kendi belirlediği tanıyı koymazsa
hekimin teşhis koyamadığını veya yanlış teşhis koyduğunu düşünerek kendi
tanısını onaylayacak bir hekimi arar. Hastanın bu değerlendirmesinde hekimin kendisi
ile iletişimi de çok önemlidir. Bazı hastalar da hekimin kendi
koyduğu tanıya göre bir tedavi veya girişim yapmasını ister. Hastalar çoğun
zaman rahatsızlıklarının tiroidektomi, kolesistekomi ve tonsillektomi
ameliyatları gibi ameliyatlarla geçebileceğine inanır. Cerrahları bu
ameliyatlar için zorlarlar.
Bu konularda
sıklıkla karıştırılan bir durum da hekimlerin bir bilim adamı olduklarının
sanılmasıdır. Onların düşüncesine göre bilimde bulgu ve sonuçların değişmemesi
gerekir. “Bilim” kelimesi tedavinin kesin olarak iyileştirici olacağı anlamında
yorumlanır.
Tıbbi
uygulamalarda hem hasta, hem hastalık ve rahatsızlık hem de hekim açısından
farklı teşhisler ve tedaviler uygulanmasının birçok nedeni vardır. Bu nedenle
tıpta iki kere ikinin hiçbir zaman dört etmez. Böyle bir beklenti bilimsel ve
çözümleyici düşünme tarzına ters bir beklentidir.
Rahatsızlıkları
nasıl anlayabiliriz: Bunun için bazı sorular sormak ve cevapları değerlendirmek
gerekir: 1) Rahatsızlık vücuttaki bir bozukluktan mı kaynaklanmaktadır? Bu
konuda bir bilgi var mıdır? Mekanizması bilinmekte midir? 2) Rahatsızlığın
değerlendirilmesinde kullanılabilecek bir tanı yöntemi var mıdır? Bu yöntemin
tanı koydurucu (patognomik olması) gerekir. 3) Rahatsızlığa neden olan
mekanizma üzerine doğrudan etki ederek iyileştirici bir tedavi yöntemi veya
ilaç var mıdır? Tedavi tam veya geçici ve kalıcı bir iyileşme sağlıyor mu?
Sağlayabilir mi? Hekime; yapacağınız tedavi ile kesin iyileşmeyi sağlayabilir
misiniz? Nüksleri engelleyebilir misiniz? Başka tıbbi sorunlara ve hastalıklara
nedne olmadan iyileştirebilir misiniz? Soruları sorulmalıdır. b Hekim size bir
garanti veremiyorsa bu yapılan işlemin iyileşme sağlayamayacağı anlamına da
gelir. 3.7.2020